3D MATRIX

3D MATRIX

3 Değerde Matris Felsefesi

MATRIX agah öncül

1. Değer : Fotoğraf-Sanat

Abdullah Agâh Öncül (Fotoğraf Sanatçısı)

Fransız edebiyat kuramcısı Maurice Blanchot “Hiç kimse bu akıma ait değildir, ama herkes onun bir parçasıdır.” diyerek başlıyordu bu akımı anlatırken. Mary Price ise “Fotoğraf” adlı kitabında fotoğraf ve resmin arasındaki farkı anlatırken “Fotoğrafta tek boynuzlu atlar yoktur. Eğer bir tane görülecek olursa, buna inanmak gerekir. Gerçekler ve nesneler dünyasında açıklama yapılamazken, akıl ve aldanma dünyasında yapılacaktır. O fotoğraf, kolay seyirci kitlesi için özel olarak tasarlanmış sahte bir kurmaca olacaktır.” diyerek Maurice gibi sürrealizmden bahsediyordu.

Gerçeküstücülük olarak da adlandırılan sürrealizm 1916’dan bugüne dek gelen bir Modern Sanat akımıdır. Sürrealizmin öncesinde farklı bir felsefi akım olarak; temelini, akılcılığı yadsıyan ve karşı-sanat için çalışan, 1916 yılında Zurich’de bir grup genç sanatçı ve yazar Cabaret Voltaire’i kurmuşlar ve Dada adını vermişlerdir. Sürrealizmi besleyen Dadaizm akımı, gerçek dışı anlamında değil aksine insandaki iz düşümü şeklinde bir yaklaşımdır. Soyutlamayı sanata getiren bu akım sanatçının başıboş hareket etmesine de olanak tanımıştır. Bu başıboşluk etkisiyle, sanatçının eserinde nerede gerçek nerede hayal dünyasını betimlediğini, izleyici tanımlamakta bazen zorlanmıştır. Hatta sürrealizmden farklı bir akımla resmeden ressamların eserleri tarihi bir belge olarak rol oynarken sürrealistlerin eserleri ve sanatçıları tarihin içinde sır olmuşlardır. 1925’ten sonra gerçeküstücüler dağılmaya, başka akımlara yönelmeye başlamalarına rağmen bu akım, resimden, sinemaya, tiyatroya kadar birçok sanat dalını derinden etkilemiştir. Andre Breton’un yanı sıra P. J. Jouve, Pierre Reverdy, Robert Desnos, Louis Aragon, Paul Eluard, Antonin Arnaud, Raymond Queneau, Philippe Soupault, Arthur Cravan, Rene Char, Federico Garcia Lorca, Salvador Dali gerçeküstücülük akımının önemli isimleridir.

Sürrealist görüntülerin bilinçaltında bulunması, hayalleri ve fantezileri kullanarak sanat eserinde gerçeklik kazanmaya çalışması bu gerçeküstücülüğü ve izleyicinin hazzını en doruğa çıkartabilir. Doğruluk ve inandırıcılık sanısı üretilen bu eserlerde tüm bilinçaltı olgular gerçek gibi algılanır. Sanatçının tüm fantezilerini gerçekleştirme imkânı sağlar, imkânsızı ortadan kaldırır. Sürrealistler bu bağlamda akılcılara göre fantezi bağımlısı, gerçek dışı ve yıkıcı olarak görünebilirler.

Fotoğrafta sürrealizm eskiden birkaç negatifi bir araya getirerek veya projeksiyon teknikleri kullanılarak yapılabiliyordu. Çok ilginç ve ilerlemeyi sağlayan çalışmaları olan bazı favori sürrealist fotoğrafçıları şu şekilde sıralayabilirim: Eugène Atget, Raoul Hausmann, Man Ray, André Kertész, Herbert Bayer, Bill Brandt, Jerry N. Uelsmann. Bu çalışmayı hazırlamama sebep olan Dadaizm ve Sürrealizm akımlarına fotoğrafın Matris’i demek kanımca tam isabet olur. Çünkü olmayan bir dünyayı varmış gibi gösteren aslında duygusal bir yanılgıyı inandırıcılıkla sağlayan, fotoğrafın belgeci niteliğine tam ters Matris felsefesi oluşturmasıdır. Bu çalışmamda inandırıcılık sanısını desteklemek için tahta adamdan bir hayat hikâyesi hazırladım. Fotoğraflarda göreceğimiz tek şey: Yaşantı mı gerçek, yoksa tahta adam mı yanılgı? Ayrıca Matris felsefesi birçok alanı kapsadığı için, sanat haricinde iki alanda daha yanılgı ve inandırıcılık çıkmazı içresindeki açıklamaları yazının ileri kısmında okuyacağınız başlıklar altında bu çalışma içerisine kattık. Bu şekilde bu düşünselin, daha fazla alandaki etkilerini tanımış da olabileceğiz.

Kaynakça:
-Rene Passeron, Sürrealizm Sanat Ansiklopedisi, Çev. Sezer Tansuğ, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990
-Mary Price, Fotoğraf Çevredeki Gizem, Çev. Ayşenaz & Kubilay Koş,Ayrıntı Yayınları,Sanat ve Kuram Dizisi, 2004
-Özdemir İnce, Dada Akımının Amacı Ve Serüveni, Milliyet Sanat Dergisi, 5 Aralık 1975, sayı 161
-http://tr.wikipedia.org

2. Değer : Kimya – Bilim

Dr. Ahmet Alper Öncül (Kimya Mühendisi)

Bilim insan davranışlarının kökeninde yatan duyguların sır kapılarını her geçen gün biraz daha aralamaktadır. Bu kapının ardından ortaya çıkanlar ise şimdiye dek hep kimyasal etkileşimler olmuştur. Günümüzde duygu denilen şeyin vücutta holografik olarak nakşedilen kimyasallar olduğu artık bilinmektedir. Diğer bir deyişle beyinde belirli duygulara denk gelen kimyasallar üretilir ve sinir hücrelerinin bu şekilde birbirleriyle iletişime geçmesi sağlanarak duygunun ortaya çıkmasına zemin hazırlanır. İşte bu fenomen, insanın dış dünyaya açılmasını sağlayan bir mekanizmadır. Aynı Matris’e giriş gibi.

Eğer insan ruhu gerçeklik ise Matris diye adlandırdığımız yanılsama boyutu da duygularımızdır denebilir. Çünkü duyguların nihayetinde yaptığı, dış dünyanın ne olduğu hakkında bize öykü anlatmaktır. Matris’in duvarlarını ise sinir hücreleri arasında oluşan son derece hassas elektro-kimyasal sinyaller şekillendirmektedir. Depresyon, şizofreni, vb. bu hassas dengeler bozulduğunda ortaya çıkan durumlar değil midir? Veya kabus esnasında gerçeklikte yaşamadığımız halde o duyguyu hissederek geriliyor olmamız yanılsamadan başka ne olabilir?

Duygularımızın bizi tüm gerçeklerin tasasından uzak bir şekilde mutluluğa götürmesi veya bir arayış içerisinde çılgınlıklara kadar itmesi bile mümkündür. Bunun için de kimyasal etkileşimlerin sadece dış müdaheleye maruz bırakılması yeterlidir; tıpkı Morpheus’un kırmızı ve mavi hapları Neo’nun seçimine sunması gibi. Neticede kimyasal etkileşimlerin oluşturduğu sinyaller bize gerçekliğin kimi zaman yanılsamasına sebep olabilmektedirler. Öte yandan Matris’te ölen birinin aynı zamanda ruhen ölmesi de gerçeklikle yanılsama arasındaki bağlantının ne kadar kuvvetli olabileceğini tasvir etmektedir.

3. Değer : Psikoloji – Felsefe

Ali Emrah Öncül (Eğitimci)

Matris birçok akımı ve ideolojiyi ruhunda barındırır. Matris’ten çıkış sadece gerçeği görmek demektir ve hep şunu sordurur: Şayet gerçek buysa görüldüğü sanılan ne? Bu da bizlerin sorularının da başı çekeni olmuştur. Tıpkı şu diyalog gibi Neo: Gözlerim neden yanıyor? Morpheus: Çünkü daha önce onları hiç kullanmadın.

Eliot’un antiütopik dünyasında gerçe­k bir avuç dolusu toz ve gölgeden ibarettir. Gölge de yanılsamadan başka bir şey değildir yine Eliot’a göre. Platon’un idealar kuramına göre de insanoğlu duyularla algılanan fenomen­ler dünyasında hayatını harcar ve bu dünyadaki her şey idealar dünyasındaki gerçek ve kusursuz olanın bir yansımasından başka bir şey değildir. O halde gerçek nedir, yanılgı nedir? İnsanın asırlardır buna cevap arayışı tüm sanatsal ve bilimsel dallarda süregelmiştir.

Dünya savaşı yıllarında çıkan Dadacılığın da burjuvaya, çirkinliklere, vahşete karşı gözlerinin gördüklerini bastırmak için bunlara arkasını dönmesi, ruh gözü ile yaşamaya karar vermesi de yanılsama ve gerçekliğin boyutuna geçtiğimiz asırda büyük bir bakış açısı kazandırmıştır.

Gerçek dünyadan sızan bilginin insana düşünde, hayal gücünde ya da ilham ile uğraması da kanaatimce bu alanda yani gerçek mi yanılgı mı mevzusunda çok önemli bir merhale olmuş, kişiden kişiye değişen mizaç, kişilik ve ruh hali ile türlü boyutlar kazanmıştır. Bunun eserlerinden olan Matris felsefesinin de kapsamının çok çok genişleyeceği ve türlü bilim ve sanat dallarını her yönden sentezleyeceği şu zamana kadar geldiği kerte bakımından ilerleyişinin gerçeğidir.

yayın bilgisi: 2012 ‘3D MATRIX’ Fotomakale – FOTORİTİM e-Dergi Eylül 2012 Sayısı
yayın bilgisi: 2014 ‘3D MATRIX’ Fotomakale – PHOTOLINE e-Dergi
yayın bilgisi: 2014 ‘3D MATRIX’ Fotomakale – TASART Dergi 10.Sayı -Haziran 2014 Sayısı
 
 

MATRIX agah öncül (1)

MATRIX agah öncül (2)

MATRIX agah öncül (3)

MATRIX agah öncül (4)

MATRIX agah öncül (5)

MATRIX agah öncül (6)

MATRIX agah öncül (7)

MATRIX agah öncül (8)

MATRIX agah öncül (9)

MATRIX agah öncül (10)

MATRIX agah öncül (11)

MATRIX agah öncül (12)

MATRIX agah öncül (13)

MATRIX agah öncül (14)

MATRIX agah öncül (15)

MATRIX agah öncül (16)

MATRIX agah öncül (17)

MATRIX agah öncül (18)