ROMANYA Yaş -Neamt

Romanya Yaş – Neamt

 Orta ve Doğu Avrupa arasında bir geçiş noktasında olan, 20 milyon nüfuslu, çoğunluğun Rumenler tarafından oluştuğu, azınlığın ise Macarlar, Tatarlar, Slovaklar, Bulgarlar, Çerkezler, Hırvatlar, Yunanlar, Ruslar, Yahudiler, Çekler, Lehler ve İtalyanlar tarafından oluştuğu, Balkan, Avrupa ve komşu ülkelerin karma kültürüne sahip bir ülkedir Romanya.

Bulgaristan, Sırbistan, Ukaryna güneyi ve Moldova ile sınırların çoğu yeri dağlar ile çizilirken, bazen de Prut Nehri ile çizilmiştir. Transilvanya bölgesi olarak bilinen bu yer Avrupa’nın da en dağlık bölgesidir. Başkenti Bükreş’tir ve Romanya denince akla en önemli iki kişi; Kont Drakula (Kazıklı Voyvoda Vlad) ve Çavuşesku gelir.

Romanya’nın kültür başkenti ise Bükreş’in 387km kuzeyinde yer alan, 1859-1862 arasında eski başkent ve Moldova eyaletinin de başkenti olan, üniversite şehri olarak da bilinen, 300 bin nüfuslu, Yaş şehridir. Osmanlı tarihindeki meşhur Yaş antlaşması bu şehirde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1792’de imzalanmıştır. Kırım Savaşına son verdiği gibi, Eflak-Boğdan denilen bölgeden toplanan haraçlara da son veren bu antlaşma Osmanlı Devletinin dağılmasını hızlandırmıştır. Tarihi süreçlerinden dolayı Türkler ile ilgili bir miras olmasa da, Yaş şehri yürüyerek kolaylıkla gezilecek ve her adımında bir anıt, heykel, kilise ve neogotik tarz yapıda binalarla dolu Avrupa kültür mirasıdır.

Şehrin her yolunun ona bağlandığı, Palatul Culturii yani Kültür Sarayı her yerden kolaylıkla görülebiliyor. İçerisinde parlamento, etnografya ve sanat müzesi bulunmakta. Binanın ilk katındaki görkemli merdivenlerini gezmek serbest, fakat üst katlar için bilet alınması gerekmekte. Bu binanın bulunduğu Piata Stefan cel Mare meydanı ve arkasında yenilerde inşa edilmiş Palas Mall alışveriş merkezi bulunması sebebiyle de şehrin en kalabalık bölgesi.

1840 yılında inşa edilmiş Vasile Alecsandri Ulusal Tiyatro binası Romanya’nın en eski tiyatrosudur. İçerisi ve tavanları müthiş bir işleme ve boyama sanatı ile yapılmış, sanatseverlere halen opera ve tiyatro sunmaktadır.

Tiyatronun karşısındaki uzun düz bir yolu olan, ağaçlı parktan ilerleyince karşınıza çıkan, Catedrala Mitropolitana yani Metropolitan Katedrali çıkar. İnşaatına kraliyet tüzüğü ile 8 Ağustos 1826 yılında başlanmış 1839 yılında ibadete açılmış fakat birçok sebepler yüzünden 1880ler de ancak tamamlanmıştır. Deneyimli ressam Gheorge Tattarescu tarafından içeride Rönesans etkisi görülen rölyefler, simgeler, dekoratif unsurlar resmedilmiştir. Bu unsurlarda dört İncil sahneleri görülmektedir. Bodrumuna bir kişinin sığabileceği dar koridorlardan geçerek ulaşılınca, ortada vaftiz havuzu ve kubbede yine bu simgelerin çizili olduğu resimler görülüyor. En çok şaşırtan şey ise müze bölümümdeki drakula figürlü haç ve başka bir bölmede sergilenen Kont Dracula nın asası ile pelerini.

Metropolitan katedralinin hemen sağında ise, Mănăstirea Sfinții Trei Ierarhi yani Üç Azizler Manastırı bulunmakta. Bu Ortodoks manastır ise 1639 yapımı ile daha eski olmakla birlikte Prens Vasile Lupu tarafından Aziz Basil, Teolog Gregory ve John Chrysostom adına inşa ettirilmiştir. Bu üç ismin bir araya gelme sebebi ise kutsal üçlünün manevi hiyerarşisi olarak bilinir. “Tanrı da bir biz de biriz” demektir. Gotik tarzın görüldüğü bu yapı tamamen taştan yapılmış ve dış cephesi tüm duvarlarıyla el işi oyma sanatıdır. Bu kilisenin en büyük özelliği de bu görülen el emeğidir.

Yemek için ise şehrin biraz uzağında bulunan, Restaurant Cavalerul sizi büyük kale görünümü ve şövalyeleri ile karşılayacaktır. Tuvaletinde dracula sesler duyulan, garsonların Haçlı ordusu askerleri kıyafetleriyle dolaştığı karanlık, gizemli bir mekandır. Yemekten sonra ise yakınında bulunan şehir manzarasını izleyebileceğiniz, Nicolina mahallesindeki, Bay Gheorge Duca tarafından 1669-1672 yılları arası eski bir kale içerisine inşa edilmiş Cetatuia Manastırıdır. Gotik tarzda yapılan Ortodoks bu kilise Kudüs Patrikhanesinin heyeti tarafından getirilen kaynaklarla matbua çoğaltım yapması açısından çok önemlidir. Fatih Sultan Mehmed’in de kapısına dayandığı bu kale Türk tarihinde de önemli bir yere sahiptir. İçerisinde 17.yy Türk hamamı ve mutfağı bulunması açısından ise manastırlar arasında tektir. Kilisenin içindeki freskler hiç modifikasyon olmadan saklanmıştır.

Şehrin diğer bir tarafında bulunan Piata Mihai Eminescu meydanında ise Biblioteca Centrala Universitara yani Merkez Üniversitesi ve hemen yanındaki Alexandru Ioan Cuza University birlikte karşılıyor görkemli binaları ile. Üniversitenin içerisinde sanat galerisi ve 1640 yılından beri istikrarla Kraliyet Akademisinin en kıymetli eserlerin saklandığı bir kütüphaneyi de barındırmaktadır.

Üniversitelerin hemen karşısındaki binada ise Palatul Copiilor görsel sanatlar, kültür, sanat, müzik, spor, turizm etkinlikleri yapan Çocuk Sarayı bulunmaktadır. Burada müzik dinletisi dinlenebilir ve açık hava heykel galerisi gezilebilir.

Yaş şehrine gitmişken biraz daha yolu uzatıp gidilen başka bir yer ise iki buçuk saatlik otobüs ya da tren yolculuğu ile ulaşılan Neamt şehridir. Yol boyunca sevimli küçük köyler ve manzaralı yaylalar, arkasında uzanan Karput Dağları boyunca yemyeşil bir yolculuk yapılabilir. Yolun sonunda ise Bicaz Canyon (Cheile Bicazului) içinden dik sarp kayalıkların altındaki tünel geçilince, Red Lake (Lacu Rosu) Kırmızı Göl denilen müthiş bir manzara karşılıyor. Neamte şehrinde ayrıca görülmesi gereken bir yer de 1. Peter tarafından yaptırılan (Neamt Citadel) Neamt Kalesidir. 1391 yılında inşası biten Moldova devletinin temellerini attığı, Türklerin de birçok savaş verdiği bu kalenin içinde manastır, zindan ve şövalyelere ait odalar bulunmaktadır. Neamt şehrinin panoramik bir manzarası seyredilebilen bu kalenin yakınlarındaki Villa Q isimli bir bahçeli evden restorana dönüştürülmüş mekanda yerel yemekleri tadabilirsiniz.

 

Villa Q

Avrupa’da kısıtlı bir bütçe ile gezilebilecek Yaş şehri tarihin, kültürün izlerini sürenler için bol miktarda tecrübe sağlayacaktır.